19 Eylül 2012 Çarşamba

bugün hoşçakalmadı....




kaldı ki tasımı tarağımı toplayacaktım
bir telaş alacaktı her yanımı
neşemi gizleyemeyecektim
"hoşçakal" diyecektim geride kalanlara
ayrılığa değil kavuşmaya kapılacaktım bu kez...
beynimin sarı odalarında sarıp sarmaladığım 
özgürlüğüme giden gün olacaktı bugün
egsozuna teneke bağlayacaktım yolculuğumun...
olacaktı ...
yapacaktım ...
gidecektim ...
olmadı...
...
şimdi ise nemli gözlerim ve beni içten boğan boğazımla
etrafımdaki herkesten duyguluyum bugün
dimdik duruşumla suskunum
başımda ordan oraya çivili ayakkabılarıyla zıplayan bir ağrı var.
...
aksilikler seyrüsefasında mutsuz bir yolcuyum,
adımlarım bir ileri bir geri...
uyumak istiyorum günlerce...
uyandığımda tatlı bir telaş almalı her yanımı
artık gitmenin vakti gelmiş,
yüzümde güller açmış,
geriye sadece el sallamak kalmış olmalı.
hoşçakal demenin tam da zamanı gelmiş olmalı...




10 Eylül 2012 Pazartesi

yolcuyum ezelden ;)



yine bir haftasonu bitti... evime koşar ve çoşar adımlarla giderken yolculuk nasıl geçti sorusunu soranlara gülesim geliyor :))) elbette hayatımın "bir ben" farkındayım :) göçebe adımlarla yürüdüğüm bu yolda yerleşik olmak konusunda tedirginliklerim var. bir şehre çakılı kalmak bünyeme ağır gelebilir, hazımsızlık yapabilir... annemin karnında henüz bir ceninken ; radikal bir kararla başlamış bizim yolculuğumuz... köklerine iykide bağlanıp kalmayan ailemin yaşamak için seçtikleri şehir benim şehrim :) doğup büyüdüğüm, özlediğim şehir... işte bu yüzden bir aklım yolcudur benim. yolculuklarımda; varışları da severim ayrılışları da... oyunu kuralına göre oynamayı öğrendim... ayrılmak ve tekrar kavuşmak... can sağlığına sevinenlerdenim...
 
 
yolculuklar benim hayatta edindiğim en iyi gözlem anlarıdır. her yolculuk davranışlar dizisidir benim gözümde; izlerim... bana yakın koltuklarda oturan yeni yol arkadaşlarının konuşmalarını duyarım istemeden... yolculuk esnasında koyulaşan muhabbetin sonradan toz bulutu haline dönüşmesinden beri sevmemeye başladım yol arkadaşlığını... o yüzden genelde susarım... başkaları konuşur... cep telefonlarıyla yüksek sesle konuşurlar... herkes duyar... yeni dünyanın yeni saygısızlığı... otobüslerde sigara içme özgürlüğünden iyidir diyorum ;)


şehirlerarası yolculuklar tamam da şehiriçi otobüslerdeki hallerden kitap yazılır gibi geliyor... en son  hayli yaşlı bir adamın konuşmasıyla zaptedildiğini zanneden bir zamane gencinin mimiklerini izledim. adamın sürekli kendini dinletme telaşı içinde olması, gencin önceleri kafa sallayıp gülümseme çabası ve bir yandan çattık yaa der gibi alaycı gülümsemesi... sonra ise pür dikkat adamı dinlemesi ve keyif alması... yaşlı adamın bir süre sonra yüzünü dışarıya çevirmesiyle gencin yaşlı adamı uzunca izlemesi... yaşlı adamın kendini dinletmiş olmasındaki huzuru... gencin hiç aklında yokken ısrarlı adamla hayatın farkında olması... bu ikiliyi hiç duymadan  sadece uzaktan izlediklerimle sayfalarca şey yazabilirim...


o sahnenin gözünüzde canlanmasını istedim... yaşlılık bilmediğimiz birşey olsada empati gerektirir bana kalırsa...


sevgili yolculuklar...



6 Eylül 2012 Perşembe

yer-mekan-zaman tamam :)



eylül tatili için yer ve mekan belirlendi .
yirmiikisinde marmarise gidiyoruz ;)
ağız tadıyla gidip döneceğimiz bir tatil olması dileğiyle ...
şöyle iyice bir gevşemek rahatlamak dileğiyle ...


güneş gitmemiş olur inşallah ;)))


şimdi güz:| sonra kış:( daha sonra bahar;| daha daha sonra YAZ:)




bugünlerde sabahları evden çıkamaz oldum...  giydiklerim beni gün boyu mutlu etsin diye kombinasyon zorluğu yaşıyorum :( 
"sabah serinliğinden sonra gelen öğle güneşinin yakmasına, ikindi gibi gelen patavatsız bulutun gölgelerde serin esmesine ve akşamın da adam akıllı üşütmesine" karşı hazırlanırken sıkıntılardayım :(
artık akşamdan hazırlıyorum ;)

eylül '1' dedi bende yorgunluk bitkinlik aksırık tıksırık başladı :(((
yazın resmi olarak bitmesiyle sızlanmalar, huzursuzluklar içindeyim ...
sabahları zınk diye kalkamayan bünyem gün boyu aheste geziniyor...
hal ve hareketlerim esaretimden kurtulmuş,  kış uykusuna yatmış da uykuya geçiş anında gibi...

eylülde yaz bitermiymiş yawww :(
nisanla ekim yarımyamalak olsalarda mayıs ve eylül dolu dolu yazdır bizim oralarda :)))
vitrinlerde ne botlar ne hırkalar ...
sinirlerim zıplıyor kışlık mamülleri raflarda görünce :(
mağazaların kışa bu kadar çabuk geçmelerindeki heveslerini: kışın lahana gibi habire giyinmemizden ötürü alacak çok şeyimiz olmasındandır diye düşünüyorum...
bide ayrıntısı çok:
çorabın çeşidini bırak, kırk farklı rengi var...
atkısıydı, şalıydı, çizmesiydi... eldiveni ayrı, çantası ayrı, rengi çoook...
'sandalet, şort, atlet' muhteşem üçlüsüne ne oldu :(((


sızlanmalardan seçmeler 1...