28 Aralık 2012 Cuma

aklımdaki yeşil beklentiler




şimdi; bütün merakları bitmiş, eskimiş ve geride kalmış bir yılın bitişinden çok yeni yılın şaşalı ve şehvetli gelişinden bahsediyoruz... yeni olan herşey gibi yılın yenisi de heyecan verici... yenilik ve değişiklik ve hayaller ve beklentiler ve daha bir sürü şey... koca bir yıl daha yaşanmak için hazır ve dibine kadar taze ve dumanı üstünde ;) (yıl gelirken "koca bir yıl" dır da, bittiğinde niye "oldu bitti-geçti gitti" ye gelir bilmem!..)

eski yılda beklediklerimizden gerçekleşmeyenler yeni yıla resmen devrolacak elbette ve yenilerini ekleyeceğiz beklentilerimize... biz yaşadıkça olmasını beklediklerimiz hiiiç bitmeyecek...

senede bir kere başı olan bir yılın başı kutlanacak... başlarken nasıl olursa öyle gitsin diye ümit edeceğiz çoğumuz. son saniyeleri sayacak ve yeni yıla gireceğiz işte... özeneceğiz ve bir anlam yükleyeceğiz hep birlikte...

eskittiklerimizi farketmemek için elimizden geleni yapacağımız bir yılbaşı kutlaması olacak. bu o yüzden çok mühim bir gün olacak...

aklımda; büyüdükçe yeşeren ve gittikçe kökleşen bir beklentim var... bu beklentim olduktan sonra bir başkası yeşermeye devam edecek aynı kökten... beklentilerim meyveye durduğunda hayatımda herşey yoluna girmiş olacak...

sevgiyle kalın, sağlıkla ve huzurla...




23 Aralık 2012 Pazar

değişiklik iyidir . . .



daha seyrekleşti yazmalarım. sebebi ise; bir başka masaya gidişi işimin ve gelişi yeni iş arkadaşlarımın. hareketi, hengamesi çok bir odadayım şimdi. birdenbire oldu herşey ve bir pazartesi sabahı adıma yazılmış birim değişikliği yazısıyla artık gitmeliydim... değişiklik eğer sizin planlamadığınız birşeyse ve kontrolünüz dışındaysa; burnunuza gelen her koku kötüdür kötü... ama her nasılsa öyle kolay alışır ki insanoğlu(kızı) hayatta olup biten herşeye... güzel olan yine değişikliktir... değişiklik iyidir, kan verir, can gelir bedeninize ;)))

ben şehirler arası bir kesin dönüş için hazırlarken kendimi ufaktan ufaktan gidiyorum ya deyip tesellileneyim huzurlarınızda :) bir ocak iki bin on üçe kadar evimdeyim :) yılbaşında evimde olmaya kararlıyım " yeni yıla nerde nasıl girersen öyle olurmuş " fikrine tutundum bu sefer. iki bin on üç yılının aklımın yolculuklardan sıyrıldığı bir yıl olmasını diliyorum. evimin içinde diliyorum kendimi. haftasonları evime geldiğimde evimin koltuklarını sevdiğim ve geri dönerken önüme gelen teneke kutularını tekmelediğim tasviri isabetlidir :))) tastamam bunlar olmasada yaşadığım duygunun özüdür işte ;))))

mutlu pazarlar diliyorum ankaranın soğuk ve sisli havasından...
karın yağması bekleniyor...
yağsa da izlesek diye habire dışarı bakıyorum...
geçicide olsa doğal bir değişimdir beyazlık...
değişiklik iyidir...
kalıcı olmadığını bildiğimiz için kar güzeldir...
zordur, soğuktur ama beyazlığın esareti her şeye bedeldir...
sevgiyle kalın...




4 Aralık 2012 Salı

parçaları birleştir ;)))

 
 

BEN YAPTIMMM ;)))



 
 
 
 
 
 
 
 
bir kez daha giyip paylaşmayı umuyorum ;)
 
nasıl ???
yorumlarınızı merak ediyorum ???
 
MALİYET :
ELBİSE+ÇANTA (kumaş+ip+fermuar) = 40 TL
 KÜPE+KOLYE = 37 TL
  AYAKKABI = 70 TL





zaman benimle yarışır gibi :)





 
 
bitti diyeli çook olmuş ;(
safişimle de tanışın istedim ;)
 
 

28 Kasım 2012 Çarşamba

"elbise-düğün-oyun-safiş-cuma-cumartesi"



ben yokken neler oldu neler kaçırdım kimbilir :(
geldim geldim ama bir arkadaşa bakıp çıkıcam ;)
bir düğün telaşı içerisindeyiz uzun zamandır. hemde erkek tarafı düğün evi ;) evlenenlerin yanında olmak derken bir de üstüne elbisemi kendim dikerim babayiğitliğinide gösterince geri dönüşü olmadı tabi. birde alışveriş için ankara yolları arşınlandı tabi ayakkabısı takısı şusu busu... bu cuma-cumartesi eller havaya ve birazda hoplama zıplama :)))
ben bazen düşünürüm düğünler niye oynamaya endeksli diye... oynamak sevincin dışa yansımasıymış yine kendimden anladım :))))) sevinince sebebsiz ve çalgısız oynar insan evladı... düğün toplanmaktır iki kişinin mutluluğu için ama aslolan eğlenmektir dibine kadar :)))
damat ve gelinin ilk dans müziği öyle güzeldir ve öyle izlenilesidir ki... tabi bu izleyen için böyle gelinle damat için en heyecanlı aşamadır düğünlerindeki. gözler üstlerinden çekilip herkes kendi eğlencesine düşünce ohhh rahatlarlar...
velhasılı; ben bu düğün için elbisemi diktim...
kalıp olarak prova mankenim safinazın (safişin) emeğini gözardı etmeden batırıp çıkardığım iğnelerden ne kadar mes-ut oldup bu işten pek keyif aldığını zannediyorum... iyki de safişimi aldım;) ne kadar da büyük bir kolaylık. göğüs ve bel ölçümüz aynı fakat basende beni 3-5 cm geçsede yinede benim gibi kalıpsız kuralsız dikiş dikmeyi seven ve dikerim ben bunu deyip inadından beni helak eden kişiliğimle dün akşam elbisem bitti ve huzurluyum :))) bu akşam çantamı da yapıcam :)
hepsini hepsini paylaşıcam da "yoktum çünkü" demek için burdayım şimdi ;)
en güzel haliyle düğünümüz geçsin bitsin anlatacaklarım var ;)

sevgiyle kalın...

1 Kasım 2012 Perşembe

oysa;





sabredip sabredip isyan ettiğin an; olmasını beklediğin şeye çok yaklaştığın an olurmuş!?.
düzensizlikten ve aklımın yolcu oluşundan sıkılıyorum iyiden iyiye.
beklemeleri ve belirsizlikleri bende sevmiyorum herkes gibi.
sabretmemin gerekliliğinin en haklı köşesindeyim...
bayramlar geldi geçti.
baba evimde aldığım soluğu geri verdim döndüm.
gönlü güzel insanlar girdi hayatıma.
konuştum uzun uzun onlarla.
güldüm şen kahkahalarla.
oysa;
aklımın orta yerinde hep gitmek vardı.
evime gitmek.
sayılı gün gitmekten bahsetmiyorum.
tastamam evimde yaşamak...
evime misafir olmadan aklımda dönmek olmadan yaşamak.
her gün evimin kapısını açmak kapatmak.
evimin sabahında uyanmak.
herşeyin yerli yerinde olduğu tatlı huzur köşemde birşeyler yaratmak.
bazen devrilip yatmak.
...

gittikten sonra yapacaklarım var aklımda.
şimdi beklemekteyim.
en güzel haliyle ve hayırlısıyla o gün geldiğinde sevincimi paylaşmak dileğiyle.
köşeme çekileyim ;)

not: çantam bitti;) yakında paylaşıcam :)))



12 Ekim 2012 Cuma

keçeden kış çantam üretim aşamasında :)



arkadaşım kendime bir çanta yapayım diyorum vakit yok :(
ama başladım ;)))
rengi, şekli, boyutu taslak olarak tamam.
hatta parçaları ölçtüm biçtim bile.
birleştirmek için sabırsızlanıyorum fakat yine yolculuk var :(    :)
dört rengi birleştirerek oluşturacağım dikdörtgenler prizması şeklindeki çantam biraz daha bekleyecek ya da ben onu bekleyeceğim :)))
kıyafetlerime göre ihtiyaç duyduğum bir kaç uyumlu rengi birleştirip çanta yapmak hep aklımdaydı da fırsat bulamıyordum.
acil ihtiyaç haline gelmiş olması ve bir de keçe kumaşı kışa daha uygun bulduğum için bu iş çabuklaştı.
en kısa zamanda sizlerle paylaşmayı umuyorum.
güzel bir haftasonu sizleri bekliyor olsun ;)

ben evime gidiyorum ;)))





10 Ekim 2012 Çarşamba

alışverişim gelmiş de geçmiş ;)))



ultra terapik bir hal alıyor bazen alışveriş . . .
bazen elimi birşeye uzatasım gelmiyor, uzatsamda güzel gelmiyor. bu durum uzun sürdüğünde içimdeki potansiyeli tahmin edersiniz. öğle arasında boş vaktimi mağaza gezerek değerlendirdiğim bir anda ilgilenen bayanla zevkimiz tastamam da tutunca ne verse alacağımdan korktum beşinci parçadan sonra :))) bir bakıp çıkacakken kendimi iki çok güzel ceket, bir çok güzel etek ve iki çok güzel merserize bluz almış da yolunu tutmuş olarak buldum ;) hiç hesapta yokken aldığım şeyler çok beğenerek aldıklarım olur hep... iki haftadan beri elbise almaya çalıştım ama olmadı... bir şeyi almak istediğim zaman alamıyorum... alamayınca içimdeki potansiyel enerjim kinetikleşti ve aldım yürüdüm ;))) çok gezip sonra eleyip alanlardanım. sezon başında almış olmamın artısı fiyatlarda kendini göstermiş olsa da hepsi çoook güzel :))) bayramlıklarım hazır ;)  nasıl huzurlu nasıl rahatlamış nasılda üzerimden yük kalkmış bir haldeyim... bugün bundan daha iyi bir terapi olamazmış meğerse benim için...

en güzel alışverişler sizlerin olsun ;)





9 Ekim 2012 Salı

gönül işi



dikerim biçerim iştaha geldim dedim, dedim de kız isteyip yüzük takma merasimlerinden fırsat bulamadım ki ;)
ne güzel ne heyecanlı şeyler değil mi...
esaskız ve esasoğlanın gülmekten kendilerini alamadıkları bir süreç :)))
mutluluk... heyecan... ilk deneyim...
adına ne derseniz deyin, güzellikler dolu bir amaç.
birbirini hiç tanımayan insanların o iki gülen yüzlü gülücük sebebiyle birdenbire ahbap oluşları...
herşeyi aksatmadan usulüne uygun yapmaya çalışmaları...
kız ve erkeğin gözlerindeki sevinci paylaşmak...
ortak noktaların yakalanmaya çalışıldığı sohbetler...
çiçek...
çikolata...
türk kahvesi...
isteme an'ı...
aldım verdim...
tebrik etme...
sarılma...
sevinme...
kırmızı kurdelaya bağlı iki yüzük...
sonra o kurdelayı kesme...
sevincinden oynama...
bu an'ların hepsini ölümsüzleştirmeye çalışma...
hem foto hem video...
hepsinin çıkış noktası ise iki gönül...
birbiri için çarpan iki kalp...
kalbin yüzdeki hali ise sonsuz kere gülücük...

kendi an'larını hatırlıyor insan... çoook mutlu olmaları dileğiyle...



3 Ekim 2012 Çarşamba

dikmek biçmek elle uçurmak :)))



 
üretim sezonumun kapısı aralanıyor ;)
içim kıpır kıpır ;)
ellerim kımıl kımıl ;)
aklım fikrim biçip dikmekte ;)
 
savulun ben geliyoruuum :)))



 

1 Ekim 2012 Pazartesi

mojito içilir ;)




sonbaharın sarı serin yüzünü görmeden tatile gitme fikrini çok sevdimmm :))) iyikide tatil için eylül ayını seçmişizzz ;))) veee güneş hiç bir yere gitmemişşş...
iş başı yapmış olsamda bu gevşemenin etki tesiri bir süreliğine bende ;))) yani ufak tefek şeylerin şimdilik umrumda olmayacağının garantisi var. yani garantili tatilimizden dönüşümüz muhteşem oldu diyebilirim...

değişiklik benim ruhuma nasılda iyi geliyor... bence insanoğlu(kızı) bir başka şehrin havasını soluyacağı gün gelip çattığında hiç birşeyin hesabını yapmadan yola koyulmalı... vaktin geldiğini farkedebilene ne ala!!! uzun seneler boyunca yaşadığı şehirden çıkmayanlara şaşırıyorum ve üzülüyorum onlar adına. özgür olmayan ruhlarının esiri olmuşlar sanki çoook şey kaçırıyorlarrr ...

marmarisle ilgili çok özet bir şey söylemem gerekirse 'kendi topraklarımda kendimi yabancı hissettim.' demek yeterli olacaktır. bir Türk barmene defalarca 'iki bira' dediğimiz halde hala bizi anlamayınca Türkçe anlamıyomusun diye sorduğumuzda anladı... kendini yabancı konuşmalara o kadar koşullamıştı ki... güldümmm...
norveç, rusya, hollanda, almanya, italya, danimarka, ingiltere, fransa, isviçre... yurdumun insanı şaklaban olmuş bu milleti eğlendirmek için...
marmaristen bir gün erken ayrılıp bodruma attık kendimizi :) plansızlık benim değil eşimin işidir ;) ne yalan söyleyim bu plansızlığa bayıldımmm :))) bizim için önemliydi bodrum... tarih tekerrür etti ve balayı otelimizde kaldık iki yıl sonra... 'her fırsatta gitmeyi isteyeceğim yer' diye özetleyebilirim onuda. harikaydı...

şimdi içimde binbir çeşit renge ve tada bürünen tatil motivasyonunun her bünyeye gerekliliği ile benizde renk, gözde ışık, yüzde kahkahalarla özgürleşmesinin haklılığını yaşıyorum...


bu arada herşey yavaş yavaş yoluna giriyorrr :)))

sevgiyle ve dost kalın...

gevşeyen her hücremden öpücükler ;)))






19 Eylül 2012 Çarşamba

bugün hoşçakalmadı....




kaldı ki tasımı tarağımı toplayacaktım
bir telaş alacaktı her yanımı
neşemi gizleyemeyecektim
"hoşçakal" diyecektim geride kalanlara
ayrılığa değil kavuşmaya kapılacaktım bu kez...
beynimin sarı odalarında sarıp sarmaladığım 
özgürlüğüme giden gün olacaktı bugün
egsozuna teneke bağlayacaktım yolculuğumun...
olacaktı ...
yapacaktım ...
gidecektim ...
olmadı...
...
şimdi ise nemli gözlerim ve beni içten boğan boğazımla
etrafımdaki herkesten duyguluyum bugün
dimdik duruşumla suskunum
başımda ordan oraya çivili ayakkabılarıyla zıplayan bir ağrı var.
...
aksilikler seyrüsefasında mutsuz bir yolcuyum,
adımlarım bir ileri bir geri...
uyumak istiyorum günlerce...
uyandığımda tatlı bir telaş almalı her yanımı
artık gitmenin vakti gelmiş,
yüzümde güller açmış,
geriye sadece el sallamak kalmış olmalı.
hoşçakal demenin tam da zamanı gelmiş olmalı...




10 Eylül 2012 Pazartesi

yolcuyum ezelden ;)



yine bir haftasonu bitti... evime koşar ve çoşar adımlarla giderken yolculuk nasıl geçti sorusunu soranlara gülesim geliyor :))) elbette hayatımın "bir ben" farkındayım :) göçebe adımlarla yürüdüğüm bu yolda yerleşik olmak konusunda tedirginliklerim var. bir şehre çakılı kalmak bünyeme ağır gelebilir, hazımsızlık yapabilir... annemin karnında henüz bir ceninken ; radikal bir kararla başlamış bizim yolculuğumuz... köklerine iykide bağlanıp kalmayan ailemin yaşamak için seçtikleri şehir benim şehrim :) doğup büyüdüğüm, özlediğim şehir... işte bu yüzden bir aklım yolcudur benim. yolculuklarımda; varışları da severim ayrılışları da... oyunu kuralına göre oynamayı öğrendim... ayrılmak ve tekrar kavuşmak... can sağlığına sevinenlerdenim...
 
 
yolculuklar benim hayatta edindiğim en iyi gözlem anlarıdır. her yolculuk davranışlar dizisidir benim gözümde; izlerim... bana yakın koltuklarda oturan yeni yol arkadaşlarının konuşmalarını duyarım istemeden... yolculuk esnasında koyulaşan muhabbetin sonradan toz bulutu haline dönüşmesinden beri sevmemeye başladım yol arkadaşlığını... o yüzden genelde susarım... başkaları konuşur... cep telefonlarıyla yüksek sesle konuşurlar... herkes duyar... yeni dünyanın yeni saygısızlığı... otobüslerde sigara içme özgürlüğünden iyidir diyorum ;)


şehirlerarası yolculuklar tamam da şehiriçi otobüslerdeki hallerden kitap yazılır gibi geliyor... en son  hayli yaşlı bir adamın konuşmasıyla zaptedildiğini zanneden bir zamane gencinin mimiklerini izledim. adamın sürekli kendini dinletme telaşı içinde olması, gencin önceleri kafa sallayıp gülümseme çabası ve bir yandan çattık yaa der gibi alaycı gülümsemesi... sonra ise pür dikkat adamı dinlemesi ve keyif alması... yaşlı adamın bir süre sonra yüzünü dışarıya çevirmesiyle gencin yaşlı adamı uzunca izlemesi... yaşlı adamın kendini dinletmiş olmasındaki huzuru... gencin hiç aklında yokken ısrarlı adamla hayatın farkında olması... bu ikiliyi hiç duymadan  sadece uzaktan izlediklerimle sayfalarca şey yazabilirim...


o sahnenin gözünüzde canlanmasını istedim... yaşlılık bilmediğimiz birşey olsada empati gerektirir bana kalırsa...


sevgili yolculuklar...



6 Eylül 2012 Perşembe

yer-mekan-zaman tamam :)



eylül tatili için yer ve mekan belirlendi .
yirmiikisinde marmarise gidiyoruz ;)
ağız tadıyla gidip döneceğimiz bir tatil olması dileğiyle ...
şöyle iyice bir gevşemek rahatlamak dileğiyle ...


güneş gitmemiş olur inşallah ;)))


şimdi güz:| sonra kış:( daha sonra bahar;| daha daha sonra YAZ:)




bugünlerde sabahları evden çıkamaz oldum...  giydiklerim beni gün boyu mutlu etsin diye kombinasyon zorluğu yaşıyorum :( 
"sabah serinliğinden sonra gelen öğle güneşinin yakmasına, ikindi gibi gelen patavatsız bulutun gölgelerde serin esmesine ve akşamın da adam akıllı üşütmesine" karşı hazırlanırken sıkıntılardayım :(
artık akşamdan hazırlıyorum ;)

eylül '1' dedi bende yorgunluk bitkinlik aksırık tıksırık başladı :(((
yazın resmi olarak bitmesiyle sızlanmalar, huzursuzluklar içindeyim ...
sabahları zınk diye kalkamayan bünyem gün boyu aheste geziniyor...
hal ve hareketlerim esaretimden kurtulmuş,  kış uykusuna yatmış da uykuya geçiş anında gibi...

eylülde yaz bitermiymiş yawww :(
nisanla ekim yarımyamalak olsalarda mayıs ve eylül dolu dolu yazdır bizim oralarda :)))
vitrinlerde ne botlar ne hırkalar ...
sinirlerim zıplıyor kışlık mamülleri raflarda görünce :(
mağazaların kışa bu kadar çabuk geçmelerindeki heveslerini: kışın lahana gibi habire giyinmemizden ötürü alacak çok şeyimiz olmasındandır diye düşünüyorum...
bide ayrıntısı çok:
çorabın çeşidini bırak, kırk farklı rengi var...
atkısıydı, şalıydı, çizmesiydi... eldiveni ayrı, çantası ayrı, rengi çoook...
'sandalet, şort, atlet' muhteşem üçlüsüne ne oldu :(((


sızlanmalardan seçmeler 1...





28 Ağustos 2012 Salı

güneş gitmeden tatile gitmeli ;)



eylül tatili :)))
güneye inmek için en güzel aylardan biri eylül olmalı ;)
tavsiyesi olan var mı?




27 Ağustos 2012 Pazartesi

y a z b o z . . .


elbette tazelendi gün
yıkandı ruh
durulandı göz
bir yanın od
öbür yanın ayaz
bir elin alev
öbür elin buz
hayat saz söz
bazen yaz
bazen güz
en çok da yazzz bozzz . . .


sevgiyle kalın ...



23 Ağustos 2012 Perşembe

GÜLMEYE ÜŞENMEK Mİİİ :)))



işte zaman ve zumba herşeyin ilacı :)))
 
şimdi çıkış zamanı :)))
 
tırmanış için start verildiii :)))
 
sıkıntılı olduğum an'ları paylaşıp paylaşmamakta hep tereddüt ediyorum...
 
bende böyle; paylaşınca, yazınca azalıyor dertler ;)
 
terapi gibi yani ;)
 
sevgili haller dolu sevgili günler dilerim ;)))



22 Ağustos 2012 Çarşamba

gülmeye üşeneceksin . . .



günler geçecek üstünden
her yeni gün eksiltecek sızıyı
ilk günkü gibi dalgın bakmayacaksın etrafa
ağlamaya yüztutmuş bakmayacaksın herhangi birisine
aklından geçenleri bıçak gibi kesmek isteyeceksin
öyle acele yok
yavaş yavaş acımayacaksın
dilinin bağı ağır ağır çözülecek
dudaklarından yanaklarına esnemeye üşenecek kasların
gülmeye üşeneceksin
tam gülebilecekken, güldüğün için ağlayacaksın
susabilmenin üstün başarısını sergileyecek
dünya yansın isteyeceksin


günler geçince üstünden
kendine üzüleceksin...
hatırlamaların seyrekleşecek ama; silinmeyecek
hatırladığın her an acıyacaksın
kaybettiğin o an'ı yıllar da vaadetseler istemeyeceksin


16 Ağustos 2012 Perşembe

hümanist balıklar ;)



bir çeşit balık oyunu olmalı bu ... kıyıya en çok yaklaşan şampiyon olacak ;)








keyifli günler ...





15 Ağustos 2012 Çarşamba

grafoloji ...

Yazı Tipi Boyutu: Decrease font Enlarge font
El yazınız profesyonelliğinizi ele veriyor


El yazınız sağa eğildikçe kararlarınızda duygusallık öne çıkıyor. L, t ve h harfleri, iş hayatınızdaki hırs ve iktidar sırlarınızı ortaya döküyor. El yazısı bilimi şimde de iş dünyasının hizmetinde...
Üç bin yıl önce Çinliler tarafından geliştirilen ve birçok kültür ve uygarlık tarafından büyük itibar gören el yazısı bilimi (grafoloji), bugün iş dünyasının hizmetinde. İş dünyasının bu yönteme en çok başvurduğu alan ise işe alımlar. El yazısı, kişinin karakterini, davranışlarını, eğilimlerini tahmin etmekte ve kişilik analizinde en etkili ve güvenilir yöntemlerden biri olarak addediliyor. Bu yöntem eleman seçme ve yerleştirme süreçleri, mülakatlar, ekip kurma çalışmaları ve kariyer planlaması gibi geniş bir alanda sık kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.
Sodexho gibi çokuluslu şirketlerden bazıları dünyanın her yerindeki ofislerinde işe alım süreçlerine el yazısından kişilik tahlil etme yöntemini dahil ediyor. El yazısının kişinin sosyo-ekonomik kökenini, yaşama biçimini, hayattaki duruşunu ve eğitimini yansıttığı Fransa gibi ülkelerde şirketler yüzde 80 oranında iş görüşmelerinde el yazısıdan kişilik tahlili yapıyor.
İngiliz Grafoloji Enstitüsü Başkanı Elaine Quigley, tüm dünyada tanınmış grafologların başında geliyor. Quigley’e göre el yazısı bir nevi ‘zihin yazısı’ demek. Bu konuda grafolojinin kullandığı evrensel bir metodoloji de var. Yani el yazısıyla kişinin karakterini okurken kullanılan göstergeler, ulustan ulusa, kişiden kişiye değişmiyor. Uzman bir grafolog, kişi hangi ulustan gelirse gelsin hangi lisanda yazarsa yazsın, o kişinin düşüncelerinin el yazısıyla kağıt üzerine yansıyan izdüşümlerini okuyabiliyor.
Grafolojide en az 300 farklı el yazısı örneğinden yola çıkılarak inceleme yapılıyor. Fakat yine de değişmeyen ve temel olarak nitelendirilen belli bazı göstergeler var. İşte bunlardan bazıları:


Eğim:
+ El yazısının sağa doğru eğimi, kişinin iletişim yeteneğinin göstergesi olarak yorumlanıyor. Örneğin kişi daha arkadaş canlısı, yönlendirici, sorumluluk sahibi, girişken olma eğilimi taşıyordur. Aynı zamanda satış yapmaya, kontrolü elinde tutmaya, sevilmeye, destekçi olmaya kadar uzayan birçok olasılığı barındırır.
+ Yazı sağa doğru eğildikçe kişinin kararlarında duygularının etkisinde kalma özelliği artar.
+ El yazısının genellikle dik oluşu kişilik bağımsızlığına işarettir.
+ Sola doğru eğilen el yazısı, duygusal olarak ihtiyatlılığı temsil eder. Bu el yazısının sahibi, öncelikle her detayı doğrulama ihtiyacı duyar. Başkalarının onu herhangi bir söz vermeye zorlamasından hoşlanmaz.



Büyüklük:
+ Büyük el yazısıyla yazan kişiler daha çok dışadönük, dost tavırlı kimselerdir. El yazısının sahibi kişi yabancılara karşı daha mesafeli olmayı tercih etse de kendine güvenle hareket eder.
+ Küçük el yazısı mantığı temsil etmenin yanı sıra zıt düşülen kişilere karşı acımasız olmayı da ifade eder. Akademik ve zihinsel uğraşılardan hoşlanan kişilerde bu tip el yazısı görülür.
+ Eğer yazı hem küçük hem de zarif ise kişinin kendi dalga boyuna uygun olmayan kişilerle de iyi bir iletişim kurması olası değildir. Bu kişiler, sosyal olarak kabul görmüş kuralları yıkmak konusunda zorlanırlar.



Baskı:
+ Koyu harflerle yazan kişiler verdikleri sözü yerine getirmek konusunda çok titizdirler. Ve etraflarındaki birçok olan biteni ciddiye alırlar.
+ Çok koyu harfler ise kişinin gerginliğinin, eleştiriye karşı sinirlerine fazla hakim olamayışın ve küçük imalardan bile alınganlık gestermenin ifadesi olarak yorumlanıyor. Bu kişiler önce tepki gösterir sonra soru sorarlar. Ve duygusal davranışlarını devam ettirirler.
+ Çok silik ve ince yazılar ise ortama ve insanlara olan hassasiyeti temsil ediyor. Ama yazı aynı zamanda kaba saba ve şekilsiz ise kişi duygusal derinliği bile devam ettiremiyordur ve sönük bir yaşam tarzı sürdürüyordur.



L, t ve h harflerindeki sırlar:
+ Bu harflerin üst kısımlarının uzun olması hedef ve hırsın mevcudiyetini gösterir. Ancak üst tarafı fazla uzun l, t ve h’ler, kişinin başarması gerektiğini düşündüğü meselede gerçekdışı beklentiler içinde olabileceği anlamına gelir.
+ Bu harflerin üst tarafının oranlı bir şekilde kuyruklu olması kişinin herşey üzerine etraflı bir şekilde düşündüğünü ve hayalgücünü makul bir şekilde kullandığını gösterir.
+ Kıvrımın enli olması, yeni fikirler üretme ve bunların üzerine uzun uzadıya düşünme eğilimini ortaya koyar.
+ Üst kıvrımın tekrar harfe geri dönmesi, yazı sahibinin hayalgücünü kullanmaktan kaçındığını ve elindeki işi bitirebilmek minimum gerekliliklerle kendini sınırladığını gösterir.



G, y, p harflerindeki sırlar:
+ Kuyruğun dik olması, sabırsızlık alametidir.
+ Kuyruğun basık bir şekilde yuvarlanması, saldırganlık ve yüzleşmekten uzak durma isteğini ortaya koyar.
+ Kuyruğun bastırılarak yazılmış tam bir kanca halini alması, enerji, para kazanma isteği ve tenselliğin göstergesidir.
+ Kuyruğun bastırmadan tam bir kanca şeklini alması güvenlik ihtiyacını gösterir.
+ Kelimeler arasındaki mesafe
+ Kelimeler arasındaki mesafenin fazla olması, “bana nefes alacak alan bırak” mesajını içerir.
+ Kelimeler arasındaki mesafenin daha az olması ise başkalarıyla birlikte olma isteğini ortaya koyar, ama böyle yazan insanlar zaman zaman gereksiz bir kalabalığa neden olabilirler ve dayatmacı bir kişilik sergileyebilirler.



Satırlar arasındaki mesafe:
+ Satırların arasının açık olması, olaylara sakin ve geniş perspektiften bakma eğilimini ortaya koyar.
+ Satır aralarının dar olması, yazarın hareketi sevdiğini ve eylemin içinde olmaktan hoşlandığını gösterir.
+ Satır araları dar olup, harfler arasındaki bağlantı çok sıkı değilse, söz konusu el yazısının sahibi baskı altında sükunetini koruma disiplinine sahiptir.



Sayfa kenarındaki boşluk:
+ Sayfanın sol tarafındaki boşluk, kişinin köklerini ve ailesini gösterir.
+ Sağ taraftaki boşluk, diğer insanları ve geleceği temsil eder.
+ Tepedeki boşluk hedef ve hırslardır.
+ Sayfanın dibindeki boşluk, enerji, içgüdü ve pratiklik anlamına gelir.
+ Sayfanın sol tarafındaki geniş bir boşluk bırakılması, hareketliliği sürdürme isteğini ortaya koyar.
+ Soldaki mesafenin az olması ise temkinlilik ve hazır olmadığı takdirde bir şeyleri yapmaya zorlanmaktan kaçınma isteğini belirtir.
+ Sağ taraftaki boşluğun az olması, sabırsızlık göstergesidir ve bir an once işe başlayıp işi bitirme eğilimini yansıtır.
Sağda geniş bir boşluk bırakılması ise bilinmeze karşı korkunun mevcudiyetini ortaya koyar.




www.isteinsan.com ' dan alıntıdır.

14 Ağustos 2012 Salı

BAZI KARELER ÖLÜMSÜZLEŞMEYİ HAKEDER . . .






BEYAZ TACIN ÜSTÜNDEN GÜNEŞE DOĞMUŞ BİR AİLE . . .





KISA HAYATLAR ZİYARETÇİSİ . . .






        HER BİR TANEM . . .           








NARİN KELEBEĞİN BÜYÜSÜ . . .








BU ARALAR BİR FOTOĞRAFIN DEĞERLİLİĞİNİ KENDİMCE SOMUTLAŞTIRMA ÇABASINA GİRDİĞİM OLUYOR.
FOTOĞRAFA BAKTIĞIMDA
NE KADAR SÜRE TAKILIP KALDIĞIM,
KARENİN İÇİME GEÇEBİLMESİ İLE BENİM KARENİN İÇİNE GEÇEBİLME BAŞARIM,
HER BAKTIĞIMDA AYNI TERAPİYİ HİSSETMEM,
.
.
.




TEKNİK OLMAYAN BAKIŞ AÇIMLA VE EL YORDAMIMLA ARAYIŞTAYIM ...


FİKİRLERE VE ÖĞRETİLERE AÇIĞIM.





BU ARADA FOTOĞRAFLAR KARDEŞİMİN OBJEKTİFİNDEN ;)

GÜZEL AN'LARDAN ANILARINIZ OLSUN SEVGİLER . . .








13 Ağustos 2012 Pazartesi

ÜÇ SONUÇ ;)


bir çırpıda geldi geçti tatil turum :)    :(
tadımlık oldu bu kez ama...
gittiğime değdi mi değdi, hatta deldi geçti ;)))
izmirin havasını çektim içime... çektim içime...
tüm detoksları sollayacak kadar iyi geldi bünyeme...
yenilendim...
tazelendim...
ege denizi benimdi sanki...
o beni sarmaladı, ben onu kucakladım...
ve midye ;)
yemeye doyamadığım, izmirden başka yerde yiyemediğim midye...
yedim ;) tabiki doyamadım :(
insanın elini ayağını bağlayan sıcaklığını hatırladım izmirin...
mecburi anlar dışında evden çıkılamadığındaki tutsaklığa kızamadım yinede :)
şehrin içi kışlık kullanıma aitti,
sahil kasabaları ise yazlık...
yaz tepesine binmeden yazlıklara çekilmeliydi izmirli...
öyle uzun süre tatil yapamayan izmirli ne yapacaktı peki?
haftasonunu değerlendirecek,
ya da
normal zamanlardan 1-2 saat fazla yolculukla işine yazlığından gidip gelecekti...


bir buruk tat bıraktı dönüş sağımda solumda...
benim şehrimde güne başlamayı istedim eskisi gibi    h e r g ü n  . . .
körfezi geçerken günün birinde özleyeceğim ihtimalini düşünerek gözlerimin arka odalarına depolamştım oysa seyrimi...


sayılı günüm geçti bitti :(((
s a y ı s ı z    g ü n   izmirde yaşamayı özledim :
işim olmasada bir bahane ile karşıyakadan konağa alsancağa deniz üstü seyehatlerimi,
kordonu uzaktan uzun uzun seyrimi,
herhangi buhranlı bir anın sonunu sahilde yürüyüşle atlatışlarımı,
gerilimi ve gerginliği az trafiğini,
insanların hoşgörüsünü kaybetmemişliğini,
tanışmaktan, konuşmaktan ve birbirinin gözlerine bakmaktan kaçmayan halkını,
. . .


başka başka şehirlerde bir süre yaşayınca kıyas yapmamak elde olmuyor.
ama genel kanım ise insana doğup büyüdüğü yer  "dünyanın en güzel yeri" gibi geliyor ???
bu biraz köklerinden kopamayan ve değişime açık olmayan bünyelere göre oluşmuş bir bakış açısı.
benim kanım ise yine çoktan seçmeli olmalı:
hayatında dönem dönem gidip başka şehirlerde yaşayıp sonra bir tanesi seçilmeli ;)
izmirde değilde bir başka şehirde doğup büyüseydim ve izmire sonradan gelip yaşamaya başlasaydım da bu kadar benimsermiydim bilmiyorum?
.
.
.
biraz düşündüm ve istanbul geldi aklıma.
istanbulda doğup büyümüş olsaydım istanbuldan başka bir şehirde yaşamak istemezdim!!!
istanbul dışındaki her şehir izmiri özletir gibi...



alışkanlık başta olmak üzere şehirden beklentilerinle ilgili bir seçim sanıyorum...
ve bazılarımız aslında ne kadar şanslı olduğumuzun farkında olamadan eskitiyoruz yaşadığımız şehrin kaldırımlarını...


SONUÇ 1: YAŞAMAYI HAYAL ETTİĞİN ŞEHİR ÖZLENİR ;)))

SONUÇ 2: TATİLE GİDERKENKİ NEŞEN DÖNDÜĞÜNDEKİNİ DÖVER, YERLE BİR EDER :(((

SONUÇ 3: HAYAT CİLVELERİYLE YAŞAMAYA DEĞER, DEĞİŞİKLİK HER TÜRLÜ BÜNYEDE  İYİ GİDER :)))







3 Ağustos 2012 Cuma

i z m i r ö z l e n i r ;)



şimdi bir yolculuğun daha saçakları süpürür her yeri
bavullara sığmaz doğduğum yerin özlemi
çok uyumlu oldu bu sözlerin herbiri
yettim izmir; az bekle dur serseri :P



manimden de anlaşılacağı üzere nihayet doğup büyüdüğüm şehre yolculuk var :D


anlatmak isteyipte kelimelerin yetersiz kaldığını hissettiğim anlardan bir an daha... izmire olan özlemimi yazmak istedim ama kelimeler yetmedi... bilen bilir izmirin havasını, denizini, insanını, özgür duruşunu... 


SONUÇ : izmir özlenir :D


kısa bir süre sonra yine burdayım...
sevgiler herkese...


hoşçakalın...